Anadolu Platformu; inancın, sağduyunun ve vicdanın sesi olma yolunda uzun yıllardır sürdürdüğü çalışmaları; yeni dönemin ve gelişen koşulların ışığında, yenilenerek ve güçlenerek devam ettiriyor.
Anadolu Platformu; insanlığın ortaya çıkardığı tüm mirasa yaslanıp, bu coğrafyanın temel değerlerini göz önünde bulundurarak yarınların tarihine olumlu ve erdemli bir miras bırakmak, tarihe not düşmek ve insanlık birikimine katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını yürütüyor.
Anadolu Platformu; oluşturduğu kurum, kuruluş ve değerleriyle yarının inşasında aktif rol almak gerektiğine inanıyor ve bunun için örgütlü bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor ve söylediklerini hayata geçiriyor.
Anadolu Platformu; ülkemizin farklı merkezlerinde, bölgemizde ve dünyanın neresinde olursa olsun faaliyette bulunan onurlu ve duyarlı insanlarla bir araya gelerek, omuz omuza verip, daha etkin çalışmalar ortaya konulacağına inanıyor, bunun için yoğun bir çaba harcıyor.
Anadolu Platformu; bu çerçevede ülkemizin her bölgesinde ve dünyanın farklı coğrafyalarında insani ve İslami hassasiyetlerle gayretkeş çabalar ortaya koyan insanlarla birikimlerini paylaşmak üzere, 2006 yılından itibaren ‘Anadolu Buluşmalarını’ gerçekleştiriyor.
Ülkemizin, önemli aydınlarının ve duyarlılık sahibi insanlarımızın katılımıyla gerçekleşen bu buluşmalarda; ülkemizin ve bölgemizin önemli gündemleri tartışılmakta, farklı görüş ve düşünceler değerlendirilmekte, farklı tecrübeler harmanlanmakta ve ortak bir bakış açısı ve hassasiyet oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İlk ‘Anadolu Buluşması’nda gerçekleştirilen ‘Aile ve İletişim’ sempozyumu sonrasında ‘Değer Merkezli Kurumsallaşma’ ve ‘Eğitim ve Sivil Toplum’ gündemleri ele alınarak değerlendirmeler yapıldı ve sonuç bildirileri yayımlandı.

Neden Erdemli Toplum?
Anadolu Platformu olarak bu sene (2009) dördüncüsünü tertip ettiğimiz sempozyumun konusu “Erdemli Toplum.” Konu başlığı yapılan anket çalışmalarıyla belirlendi. Mevzu, farklı boyutları ile ele alındı. Önemli isimler, konuyla ilgili düşünceler ve alternatifler ortaya koydu, tebliğler sundu. Bu tebliğler resmi bir görüş özelliğine sahip olmayıp, tebliğcilerin konuyla ilgili yaklaşımlarını ortaya koymaktadır.
Anadolu Buluşmalarını değerlendiren bir kısım kardeşlerimizin şöyle ifadeleri olmuştu: Bizler, özlemini, hasretini çektiğimiz, müminlerin bir araya gelip dertlerini, muvaffakiyetlerini paylaştığı bu ortamda, hac olayında yaşadığımız atmosferi yaşıyoruz. Belki biraz abartılı bulunabilir, ama bu yaklaşım bir duyarlılığı ifade ediyor.
Bir toplum işgal edilince çökmez, ama ahlaki yapı dejenere olunca o toplum içten içe çürür ve tüm toplumu kasıp kavurur. Gelen fitne bizi ve neslimizi kuşatmadan önlemler almamız gerekiyor. Bu çerçevede çocuklarımız ve ondan sonraki nesiller için neler yapabiliriz? Sempozyumumuzun ana başlığını bu duygularla ve bu soruların cevabını bulmak amacıyla belirledik. Bireyi, aileyi, toplumu ve çevreyi bir bütünlük içerisinde değerlendiren bir yaklaşımı yakalamak istiyoruz. Hedefimiz; erdemli insan, erdemli aile, erdemli cemaat ve erdemli bir toplum. Bu hedefimize yürürken, yürüyüşümüzü bilgi temelinde şekillendirmek istedik.
İslam’ın; korumamızı emrettiği temel değerlerden biri ailedir. Aile, aslında hayatımızdaki en ciddi mukavemet unsurudur. Ailenin çözülmesi temel birçok sorunun ortaya çıkmasına neden oldu. Artık insanın çamur boyutu daha ön planda. Bedenlerimiz, fiziki varlığımız hayatın kıblesi ilan edilmiş durumda. Kadın için anne olmanın intihar ve tükeniş kabul edildiği, babalık kavramının sadece hayatı idame için bir tedarikçiye dönüştüğü böyle bir ortamda, bu anlayışın değişmesi için her birimize büyük sorumluluklar düşüyor. Aslında bu durum, Anadolu Buluşmalarının neden ailece olduğunun da cevabını veriyor.
Hz. Âdem; içine düştüğü sıkıntıdan, Havva annemizle kurduğu ortaklıkla çıktı; birlikte aradılar çıkışı. Hz. Peygamber Efendimiz Hira’dan dönüşünde, Hz. Hatice annemizle yola koyuldu. Hudeybiye’de Ümmü Seleme annemiz ona çıkışı göstermişti. Hz. Aişe annemizle, Medine birlikte şekillendi. Hz. İbrahim, imtihanını vermekle karşı karşıya geldiğinde, çöllerin ortasında kalma pahasına Hz. Hacer annemizle kurduğu ortaklık sonucunda insanlığın buluşma noktası olan Kâbe’nin, Mekke’nin şekillenmesini gerçekleştirdi. Bizler de bu duyarlılıkla yol almamız gerektiğine inanıyoruz.
Emeği geçen tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.