Oturum Başkanı: Doç. Dr. Davut Akduman
- İslam Ahlakı ve Makasidu’ş-Şeria:
Abdulbaki Çağatay - Ahlak ve Hukuk:
Prof. Dr. Hacı Duran - Sosyal Denge ve Güç Unsuru olarak; Bilgi Ahlak ve İslam Tasavvufu:
Abdulhakim Yalçın
12. Anadolu Buluşması’nın 3. gününde Abdulbaki Çağatay, Prof. Dr. Hacı Duran ve Abdulhakim Yalçın “Modern Hayatta Ahlaklı Olmak Ne Demektir?” üst başlıklı III. Oturumda birer sunum yaptı.
12. Anadolu Buluşması’nın III. Oturumu “Modern Hayatta Ahlaklı Olmak Ne Demektir?” üst başlığıyla 3. gün (15 Ağustos 2017 Salı) yapıldı. Doç. Dr. Davut Akduman’ın başkanlığını yaptığı III. Oturumda; Abdulbaki Çağatay “İslam Ahlakı ve Makasidu’ş-Şeria”, Prof. Dr. Hacı Duran “Ahlak ve Hukuk”, Abdulhakim Yalçın ise “Sosyal Denge ve Güç Unsuru olarak; Bilgi, Ahlak ve İslam Tasavvufu” başlıklı birer sunum yaptı.
Oturum başkanı Doç. Dr. Davut Akduman sunumcuları kısaca tanıtarak konuşmasına başladı ve daha sonra “İslam Ahlakı ve Makasidu’ş-Şeria” başlıklı sunumunu yapmak üzere ilk sözü Abdulbaki Çağatay’a verdi.
İnsanlar öldürülerek yola getirilemez
Batılı bir fikir ve düşünce adamının İslam medeniyeti hakkındaki; “Eğer İslam olmasaydı aydınlanma mümkün olmayacaktı” itirafıyla sözlerine başlayan Abdulbaki Çağatay; “Dünyaya aydınlığı götüren siz, dünyaya medeniyeti taşıyan siz, dünyaya hukuk dersi veren siz, dünyaya adaleti öğreten siz… Ama bugün siz kendi sorunlarınızı konuşuyorsunuz” dedi.
Çok karamsar olmadığını söyleyen Çağatay şöyle konuştu: “Çok karamsar değilim. Sorunsuz bir dünyada da yaşamak istemem. İyi ki sorun var, iyi ki onları çözmek için biz varız. İyi ki o sorunlarımızı konuşmak için bizler varız. Bizden önce Atasoy ağabey konuşurken aklıma bir ayet geldi. Soru sordu, çözüm önerimizi sordu. ‘Bu girdaptan nasıl çıkarız, bu kuşatılmışlıktan nasıl kurtuluruz, bu ezilmişlikten nasıl kurtuluruz’ şeklinde bir soru soruldu.
Araf Suresi 181. ayette hidayet kavramı, hukuk kavramı ve adalet kavramı küçük bir ayetin içinde verilir. Ayet şöyledir: “Bizim yarattığımız insanlar içerisinde öyle öncü gruplar var ki, öyle bir ümmet var ki onlar hakla, hukukla insanları yola getiriyorlar.”
İnsanlar öldürülerek, insanlar sövülerek, insanlar dışlanarak, insanlar rencide edilerek, zulmedilerek yola getirilemez. Eğer insanlar yola gelmiyorsa orda bir hukuk-adalet problemi vardır. Kur’an’ın bu ayetine göre iki temel amaç vardır; insanları hukukla yola getirmek ve o hukuk sayesinde adaleti sağlamaktır.”
Çağatay’ın konuşmasının diğer bazı satır başları şöyle:
-Bu ümmet başta neyle düzeldiyse, tarih yazdıysa, aziz olduysa… Yine o değerlere dönerek, o değerlere sahip çıkarak ayağa kalkacaktır.
-Kur’an’da kullanılan ‘millet’, İslam akidesinin adıdır.
-Şeriat, İslam hukukun adıdır.
-Din, bu ‘millet’ ile bu ‘şeriat’ın, yani Tevhid ile hukukun birleşmesi neticesinde oluşan ilahi nizam ve rabbani terbiyenin adıdır.
Ahlak ile hukuk arasındaki ilişki
Oturum başkanı Doç. Dr. Davut Akduman ikinci olarak söz hakkını Prof. Dr. Hacı Duran’a verdi. Prof. Duran “Ahlak ve Hukuk” başlıklı sunumuna, Hz. Ali’nin; “İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı” sözleriyle başlayarak fazla konuşmayacağını, süresini aşmayacağını söyledi.
Konuşmasında ahlak ile hukuk arasındaki ilişkiye değinen Prof. Duran konuyu üç başlıkta ele aldı ve bu başlıkları şöyle sıraladı:
1- Ahlakın doğal düzenle, Sünnetullahla ve tabiat kanunlarıyla olan ilgisi ve alakası nedir? Bunu açıklayacağım.
2- Ahlakın Batı kültüründeki etimolojisi ve kullanılan biçimleriyle, Kur’an-ı Kerim’de geçen biçimleri arasındaki benzerlikleri ya da farklılıkları göstermeye çalışacağım.
3- Şu anda kanun dediğimiz, yasa dediğimiz, tüzük dediğimiz, ister bir ülkenin anayasasını ifade eden birikimler olsun, ister bir şirketin çalışma esaslarını düzenleyen bürokratik kuralları olsun, isterse herhangi bir toplantıyı düzenleyen kuruluşun çalışmalarını organize eden bir takvim, bir çalışma prensibi ve buna ilişkin kurallar olsun… Bu kurallarla ahlak arasında nasıl bir ilişki var, nasıl bir bağlantı var. Bunu çözümlemeye çalışacağım.
Hepiniz şu ayeti duymuşsunuzdur. Bu, Âdemoğlunun cenabı Allah’a itirafıdır:
“Allah’ım! Senin bize öğrettiğinden fazla bir bilgimiz yoktur. Âlim olan, hâkim olan sadece sensin”
Bu bakımdan, burada anlatacağım şeyler benim okuduklarımdan öğrendiklerimdir. Bunların hepsinde her zaman yanlışlar ve hatalar olabilir. Doğru her zaman herkese açık olan bir hakikattir. Onu herhangi bir âlimin bilgisiyle sınırlandırmaya hiçbir şekilde hiçbir kimsenin hakkı yoktur.”
Prof. Hacı Duran’ın konuşmasının diğer bazı satırbaşları şöyle:
-Ahlak, yaratılış demektir.
-“Sizden önceki ümmetler neyle imtihan ediliyorsa siz de onunla imtihan oluyorsunuz” ayetinden şunu anlıyoruz; bu zamana kadar yaşayan toplumların kuralları bizim için de aynıdır.
-Emri bil maruf yapmak, bulunduğumuz ortamda kurallara uymak demektir. Bu kurallar İslami midir değil midir?
-Günümüzde sanki Müslümanlarla diğer insanların uyması gereken kurallar farklıymış gibi davranılıyor.
-İslam dünyasında ontolojik problem olduğunu iddia ediyorsanız, Müslümanlarla gayrimüslimleri ayırmamanız gerekir.
-Yunan dilinde etik, kendisine bağlı kurallar, ilkeler demektir.
Ahlak ve etik arasında çok bir fark yoktur.
-Güvenlik ilkeleri aslında Fransız İhtilali’nin temel ilkeleriydi. Yaşadığımız düzende bu hukuk kuralları yok gibi davranılıyor?
-Yeryüzündeki Müslümanları düşünürseniz, Müslümanların %20’sinin gayrimüslim komşusu var. Biz gittiğimiz her ülkede, oraların kuralına göre davranıyoruz. Bu, şeri midir değil midir? Tartışmaya gerek var mı? Ya da oraların kuralına uymak bizi şeriattan mı ayırıyor.
-Ahlaka dair büyük eserler vermiş bir âlimin kitabında şu başlık bulunur; İnsanları yanıltan, dinden çıkaran, Allah’ın yolundan saptıran davranışlar nelerdir? Bu soruyu herhangi birine sorsanız, büyük ihtimalle ‘benim partimden olmaması’ gibi bir cevap alırız. Hep teorik etiketlemeler yaparız.
-Suç konusunu ele aldığımızda insan hangi şartlarda suç işler, bunu nasıl saklar, üstünü örter? İslami anlamda bu suçu açıklayıp örneklendirirsek yanlış yapmış olur muyuz? Şu anki kaynaklar Batılıların bu konuda kaynak alınmaması gerektiğini söylüyor. Ama tarihteki âlimler, Müslüman olmayan âlimlerin insan bilgisiyle ilgiliyse faydalanmışlar ve delil olarak sunmuşlardır. Dışardaki kaynakların İslam’a uygun olmaması anlayışı bizi cahilleştiriyor, ütopik düşünmeye sebep oluyor.
İslam’ın hedefi insanı özgürleştirmektir
III. Oturumda son olarak Abdulhakim Yalçın sunum yaptı.
Yalçın “Sosyal Denge ve Güç Unsuru olarak; Bilgi, Ahlak ve İslam Tasavvufu” başlıklı sunumunda özet olarak şunları dile getirdi:
-Dinlerin ortak bir gayesi vardır. Bu da; insanı bu dünyada ve ahirette mutlu etmektir.
-İnsanların mutluluğu için kutsal metinlerin önemli olduğu kadar, o metinlere yaklaşım açısı da önemlidir.
-Peygamber kıssalarında anlatılan her sosyal olgu bizim için birer ışıktır.
-Sadece metinlerden nihai hükme varmak mümkün değildir. O metinlerin geldiği zamanın ve ortamın şartları da göz önünde bulundurulmalıdır.
-Peygamber güzel ahlakı tamamlamak için geldiğinin altını çiziyor. Yarım olan şeyler tamamlanır.
-Vahyin kısım kısım inmesinin sebebi; yaşama müdahale ede ede gelmesidir.
-Bilgiye ulaşmak kolaylaştı, ancak bilgi kıymetsizleşti. Özellikle dini bilgi kıymetsizleşince kulaktan dolma, yanlış bilgiler çok yayılmaya başladı. Böyle bir durum dini özünden uzaklaştırır veya olduğundan başka forma dönüştürür.
-Dini bilgi maddi-manevi ranta dönüşmüştür.
-Müslüman dünyanın bozulmasının sebebi bilgisizlikten ziyade bilginin kaynağıdır.
-Sadece Kur’an’a göre yaşamak için peygamberi yok sayan anlayışın onu gereği gibi anlamadığını düşünmekteyiz.
-İslam adına boğaz kesen, kadınları pazarda satan topluluklar var. Hâlbuki İslam’ın hedefi insanı özgürleştirmektir. Biz Müslümanlar neden bu haldeyiz?
-Tasavvufun İslam anlayışı olmadığını anlatmak için çabalayan birçok yerli ve yabancı araştırmacı vardır.
-İslam dünyası siyasi, ekonomik ve sanat alanında bir şey üretmemektedir.
-İnsanlık İslam medeniyeti sayesinde kurtulacaktır. Ama bu İslam’ın öğretisini iyi anlamamız, bilginin kaynağını sağlam tutmamızla mümkün olacaktır.
-Rüşvet, hırsızlık, zulüm, baskı, adaletsizlik vb. birçok ahlaki sorunlardan bazıları Müslüman olmayan toplumlarda daha az görülmektedir.
-Ahlak konusunda ciddi bir iman problemi vardır.
-İyiliğin, hoşgörünün, adaletin temsilcisi, İslam dininin mensuplarının bu kadar büyük ahlak sorunu yaşaması çok ilginçtir.
-Ahilik kurumunun ortaya koyduğu öğreti sanatta mükemmellik, dürüstlük öğretileridir.
-Din bize, kendi davranışlarımızı kendi içimizde hesabını vermeyi kazandırır. Hesap verme, bizi tek başınayken de şeffaflık ilkesini unutmamamızı sağlar.
-Müslümanlar yeni bir medeniyet inşa edecekse, seküler olmayan bir ahlakla olmak zorundadır. Bir şey kazanacaksak bu İslam ahlakı olmak zorundadır.
-Ahlak; dindir, hayattır, siyasettir, komşuluktur, çalışmaktır, alışveriştir.
III. Oturumun videosu: (Not: III. Oturumun videosu Atasoy Mütfüoğlu’nun konuşmasından sonra başlamaktadır.)