11. Anadolu Buluşmaları’nın 8. Oturumunda konuşan Prof. Şinasi Gündüz; “Kur’an’ın bütün ayetlerini bir arada düşündüğünüz zaman bu sizi parçacı anlayıştan kurtarır. Parçacı okuma, şiddete başvuranlarda bir akıl tutulmasına neden oluyor” dedi.
11. Anadolu Buluşmaları’nın 8. Oturumunda Prof. Şinasi Gündüz “Din ve Şiddet İlişkisi” başlıklı bir sunum yaptı.
İşte Prof. Şinasi Gündüz’ün konuşmasının satırbaşları:
-Din ve şiddet dediğimiz zaman paradoksal bir durumda bahsediyoruz.
-Din ve şiddet sadece bizim değil, dünyanın gündeminde…
-Şiddet denildiği zaman biz şiddeti fili ve fiziki anlamda çatışma içeren bir şey zannediyoruz.
-Oysa şiddetin başka çeşitleri de vardır.
-PYD Avrupa ülkeleri tarafından bir terör örgütü olarak görmüyor.
-Terör ve şiddet sadece belli gruplar tarafından başvurulan bir şey değildir. Otoriteryen şiddet de vardır. Otoriteyi elinde tutanlar bu tür şiddete başvururlar. Burada işler yasal bir zemine oturtulur.
-Suriye’nin ve İsrail’in yaptığı eylemler devlet terörü olarak gösterilebilir.
-Bütün dinlerin temel mesajı insanların mutluluğu ve kurtuluşudur.
-Dinin bizzat kendisi şiddet üretmez, şiddeti önermez.
-Şiddet; bizzat dinin, en azından belirli dinlerin yapısından kaynaklanır.
-Budizm, şiddetin kaynağının insan olduğunu söyler.
-Hint dinlerinin hemen hepsinin şiddete başvurdıklarını gördük. Mesela Arakan örneği.. Burada katliam yapanlar Budistlerdir.
-Burada ironik bir durum söz konusudur.
-Hıristiyanlık şiddetle ilahi rahmetin birbrinden ayrılmaz bir değer olduğunun altını çizer.
-Mesela İslam dünyasına sefere çıkan Haçlı orduları şiddete başvurmuşlardır. Onlara göre bunun sonucunda ilahi rahmet vardır.
-Mesela IŞİD’in başvurduğu şiddetin temelinde de bu anlayış vardır.
-İslam savaşa bile bir düzen getirmiştir.
-İsrailli bir haham, “bulunduğumuz ortamda, Yahudi olmayan kadınlar Yahudi olanlara helaldir” diye bir şey söyledi.
-Yahudilerin hepsi böyle değildir. Bu anlayışa karşı çıkanlar da vardır.
-İslam’da bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek olduğunun altını çizer.
-İslam, aslolan şeyin sulh olduğunu söyler.
-Ama aynı zamanda yapılan bir cürmün karşılığının da olması gerektiğini söyler.
-Bütün dinler şiddetin hem öznesidirler hem de nesnesidir. Şiddetin hem faili olmuşlardır hem de hem de mağduru…
-Mezhep çatışmalarının arkasında sadece dini farklılıklar yok.
-İtikadi mezhepler hariç, mezheplerin büyük çoğunluğu siyasi kökenlidir.
-İslam’da zorla din değiştirme hadisesi sınırlıdır.
-Oysa Hıristiyanlıkta durum tamamen farklıdır.
-Hz. Peygamberin döneminde müslümanlar büyük bir şiddete uğramışlardır.
-Din ve şiddet üzerine bir tarama yapın, makalelerin büyük çoğunluğu İslam üzerinedir.
-Neden din ile şiddet denildiğinde müslümanlar ve İslam akla geliyor?
-İslam ve müslümanlar hep Batı’yı tehdit eden unsurlar olarak görülüyor.
-Huntington, Medeniyetler çatışmasını sanırım 1986 yılında yazmıştı.
-Batı özellikle 1980’den sonra kendisine yeni düşman buldu. O da İslam ve müslümanlardı.
-İslam’ın Batı dünyasını üç noktada tehdit ettiği propandası yapılıyor. Bunlar; 1. Politik tehdit, 2. Batı medeniyeti için tehdit, 3. Demografik tehdit.
-Batıda anti-İslami tutum ve tavırlarda radikal bir artış sözkonu…
-Müslümanların potansiyel suçlu olduğunu söylüyorlar. İslam deyince akıllarına; faşizm, terörizm, fundamentalizm, antisemitizm geliyor.
-Der Spiegel’e göre Berlin Mekke haline gelmiştir.
-Oryantalizm özellikle 11 Eylül olayından sonra İslam dünyasından Batı dünyasına yönelik bir meydan okumaya karşı ne yapılabilir safhasına evrilmiştir.
-İslam ve müslümmanlar üzerine yürütülen tartışmalar; din, sekülerizm, liberalizm, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler üzerinden yapılmaktadır.
-İmanın şartlarına bir şart daha eklediler; demokrasi… Oysa demokrasi bir yönetim şeklidir.
-İslam’a ve müslümanlara yönelik Batı merkezli algı operasyonları yapılıyor. İslam’ın şidddet üreten bir din olduğu propandası yapılıyor.
-İslam ve terör kavramları yan yana kullanılıyor. İslam’ın temel değerlerinin içi boşaltılıyor. Cihad kavramının içi boşaltılıyor.
-Yok edemiyorsan yeniden yapılandır yoluna gidiliyor.
-İslam ile ilgili çeşitli kategorizasyonlar yapılıyor: Radikal İslam, liberal İslam, muhafazakar İslam, ılımlı İslam, fundamentalizm İslam gibi.
-Yine; Arap İslam’ı, Türk İslam’ı, Avrupa İslam’ı gibi bir başka perspektiften kategorizasyonlar yapılıyor.
-İslam dünyası yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor.
-Dini gelenekte şiddetin meşruiyet zemininde şu kavramlar yer alır: Haklı savaş kavramı, cihad, kısas ve cezalar…
-Osmanlı’da cihad manivela olarak kullanılmıştır.
-Cihaddaki asıl gaye Allah için olmasıdır.
-Kur’an’daki hiçbir ayeti birbirinden kopuk anlayamazsınız.
-Kur’an’ın bütün ayetlerini bir arada düşündüğünüz zaman bu sizi parçacı anlayıştan kurtarır.
-Parçacı okuma, şiddete başvuranlarda bir akıl tutulmasına neden oluyor.
-Hakikat anlayışını sadece kendinde görenler var. Tekfirciler bu guruptandır.
-Tekfirciler hakikatin tek mümessili benim diyor.
-Herkes kendine göre bir çerçeve çiziyor ve din budur diyor.
-Mesihçi, mehdici ve binyılcı tasavvurlar var.
-Fetullahçı yapının nasıl bir Mesihçi anlayıştan yola çıkarak darbeye başvurduğunu gördük.
-Bugün her cemaatin bir Mehdisi ve Mesihi var. Herkes kendi mehdisini bekliyor.
-Şiddete karşı İslami bir duruş ne olmalıdır:
1.Şiddete malzeme olmamak
2.İslam’ın temel değerleri çerçevesinde bir duruş sergilemek.
3.Tevhid
4.Tevhid
5.Adalet
6.Emri bil maruf nehyi anil münker
7.Güzel ahlak.